Rock YouTube channel with real views, likes and subscribers
Get Free YouTube Subscribers, Views and Likes

Dolap - Loudingirra Özdemir u0026 Sosoth Sovankong (Phnom Penh Kamboçya)

Follow
Loudingirra Özdemir

100 ÜLKEDE 100 TÜRKÜ ÇIĞIRMAK

BOŞ BİR ŞARAP ŞİŞESİ DE ACI ÇEKER

"Banka hesapların, kredi kartların yok. Misafir olduğun bir evden diğerine, sırtında çantaların ve elinde bu kocaman enstrümanınla her gün kilometrelerce yol yürüyorsun. Zaman zaman parasız, aç ve susuz bir şekilde sokaklarda sabahlamayı önemsemediğini söylüyorsun." dedi.
"Evet." dedim.
"Çünkü olumsuz gibi algılanan bütün bu koşullar, özgürce yaşamaya çalıştığım bir hayatın doğal sonuçlarıdır."

Bopha, beyaz şarabından bir yudum daha aldı. Bakışlarını etrafa dökerken çekik gözlerinde sarhoşluğun belirtileri seziliyordu. Sık sık önüne düşen uzun, siyah saçlarını, bir apsara kıvraklığıyla arkaya savuruyordu. Bardağını cam sehpaya yavaşça geri koydu ve sarhoşluğun verdiği bir açıksözlülükle karşı çıktı:
"Özgürlük buysa, senin yaptığını, Afrika savanlarında yaşayan bilinçsiz hayvanlar da yapıyor."

Singapur'dan Kamboçya'nın Phnom Penh şehrine beş gün önce gelmiştim. İlk iki geceyi bir gecekondunun holünde, yoga matının üzerinde geçirdikten sonra, oradan ayrılıp dört katlı binanın dördüncü katında, gece hayatının yoğun yaşandığı sokakları karşıdan gören, geniş teraslı bir eve geçmiştim.

Beni evinde ağırlayan Bopha, güzel sanatlar mezunuydu. Evinin duvarlarını süsleyen birbirinden güzel tabloları dün sabah incelediğim sırada,
"Bir zamanlar satmak için bu resimleri çizdim." diye açıklama yapma ihtiyacı duymuştu.
"Fakat ülkemde sanata ilgi duyan insan sayısının çok az olduğunu geç fark ettim."

Bopha'nın ailesi, taşrada işlettikleri büyük bir çiftlikte yaşıyordu. Bu sayade Bopha, orta sınıf standartlarının üzerinde bir yaşam sürüyordu. Bir çok Avrupa ülkesini ziyaret etmiş, akıcı bir ingilizceyle konuşuyordu.

Korkuluğun yanında plastik bir sandalyede oturuyordum. Bar ve diskoların abartılı ışıkları, tekdüze ve ahenksiz bir müzikle birlikte terasın içine doluyordu. Bopha, gittikçe artan bir özgüvenle konuşmaya devam ediyordu:
"Konuşurken ikide bir mitolojileri, sistemi ve sistem için çalışan insanları küçümsüyorsun; oysa seni evinde ağırlayan insanların çoğu, safsata diye nitelendirdiğin mitolojilerin ortaya koyduğu değerlere bağlılıklarından dolayı sana yardım ediyorlar ve yine çoğu, bir şekilde sistem için çalışıyorlar."

Sessizce dinliyordum.

"Aristonun dediği gibi mantıklı olmak, insanın başlıca özelliği değildir. İnsanı insan yapan asıl şey, yaratıcılıktır ve yaratmak, hiçbir mantıksal ilkeye dayanmaz. Mitolojileri ve dinleri eleştirmek yerine, insanın yaratıcı yetisinin kutsal bir sonucu olarak görmelisin. Yere göğe sığdıramadığın bilim var ya, işte o kör ve topal bilim, dine tepki sonucunda ortaya çıkmıştır. Unutma aslolan tepki değildir, tepkiyi doğuran etki veya uyarıcıdır."

Tartışmadan ısrarla kaçıyordum. Bakışlarım zaman zaman aşağıdaki hengâmeye düşüyordu. Gün vakti, göz alıcı bir pembe renkle usul usul akan Mekong Nehri, şimdi donuk görüntüsüyle etrafa ağır kokular yayıyordu. Çoğu lise ve üniversite çağlarında olan Kamboçyalı hayat kadınları,
sefaletin doğurduğu bir çaresizlikle altmış yaş üstü beyaz turist adamların koynuna girmek için birbirleriyle kıyasıya bir mücadele içindelerdi. Keskin parfüm kokuları ve abartılı makyajlarıyla kaldırım taşlarının olmadığı çöp yığılı sokaklarda, her gece gün ışığına kadar bekliyorlardı. Böylesi bir kader, gelenekçi ve ideolojik kaygılarla çağın gelişmelerine sırtını dönen bir toplumun dramını ortaya koyması açısından ibretlikti. Fizik ve biyolojide nasıl yasalar mevcut idiyse, toplumda da aynı şekilde yasalar mevcut idi. Bu yasalara uymayan muhafazakar toplumlar, muhafaza etmeye çalıştıkları değerleri, er geç bir gün çok ucuza satmak zorunda kalacaklardı.

Başımı kaldırınca Bopha'nın bakışıyla karşılaştım. Kirpiklerinin iç kısmını çerçeveleyen simsiyah sürmeleri, bakışlarına derinlik katıyordu. Khmer alfabesiyle yazılı dövmesi, bir tabloya estetik değer kazandıran ince bir detay gibi sağ omuzunda gizlenmişti. Sehpanın üzerindeki şarap şişesinin boş olduğunu şaşkınlıkla fark ettim. Bopha'nın az önceki yargılayıcı tavrı gitmiş, kırılgan bir ruh haline bürünmüştü. İşaret parmağını, havada 's' şeklinde yavaşça hareket ettirmeye başladı. Dikkatimi üzerinde topladığından emin olunca da işaret parmağıyla sehpada duran şişeyi devirdi. Çıplak betona düşen şişe, gürültü eşliğinde parçalara bölündü.
"Sence acı çekmiş midir?" diye sordu, yüzünde beliren hüzünlü bir gülümsemeyle.
"Muhtemelen." diye cevap verdim.
Konuşmak üzere ağzını açtı; fakat vazgeçti. Hemen sonra yutkundu, yüzünü saklamak istedi; fakat bundan da vazgeçti.
"Yarın gidecek olman, bana şu an neden hüzün veriyor?"
Sözcükler, neredeyse fısıltı halinde ağzından dökülmüştü. Kısa bir sessizlikten sonra, yüzünde pişmanlık ve utanma ifadeleri belirdi. Oturduğu sandalyeden iki hamleyle doğruldu. Takındığı yapmacık bir neşe ifadesiyle:
"İyi geceler." deyip odasına doğru yürüdü... DEVAMI YORUM KISMINDA.

posted by houseofelnm